Türk Milliyetçiliğinin babası, İlk Türk Sosyoloğu Ziya Gökalp sempozyumu düzenlendi.
Ortahisar Belediyesi, Karadeniz Teknik Üniversitesi (KTÜ) ve Türk Ocakları Trabzon Şubesi’nin işbirliğinde KTÜ Osman Turan Kongre ve Kültür Merkezi’nde; Mütefekkir, Yazar, Siyasetçi ve Şair Ziya Gökalp’in vefatının 100. yılı anısına sempozyum düzenledi.
Saygı duruşu ve İstiklâl Marşı’nın okunmasıyla başlayan sempozyumda, Ortahisar Belediye Başkanı Ahmet Kaya, KTÜ Sosyoloji Bölüm Başkanı Prof. Dr. Bayram Sevinç, KTÜ Tarih Bölüm Başkanı Prof. Dr. Uğur Üçüncü ve Türk Ocakları Trabzon Şubesi Başkanı Prof. Dr. Hikmet Öksüz protokol konuşmalarını yaptı.
Ankara’da TUSAŞ Tesislerine yapılan terör saldırısını lanetleyerek konuşmasına başlayan Ortahisar Belediye Başkanı Ahmet Kaya, “Ankara Kahramankazan ilçemizde, TUSAŞ tesislerine gerçekleştirilen hain terör saldırısında şehit olan vatandaşlarımıza Allah’tan rahmet, yaralılarımıza acil şifalar, milletimize başsağlığı diliyorum. Dost ve düşman herkes bilmeli ki; bu cennet vatan ömür boyu Türk yurdu olarak kalacak, bin yıllar boyunca huzurun, kardeşliğin adresi olacaktır. Bunu bozmak isteyenlere asla izin vermeyeceğiz” dedi.
“GÖKALP, ATATÜRK’ÜN DÜŞÜNCE DÜNYASINI VE TÜRKİYE CUMHURİYETİ’NİN KURULUŞ FELSEFESİNİ DERİNDEN ETKİLEDİ”
Ziya Gökalp’ın fikirlerinin, vefatının üzerinden 100 yıl geçmesine rağmen hâlâ güncelliğini koruduğuna vurgu yapan Başkan Kaya, “Sosyolog, düşünür, edebiyatçı ve siyasetçi kimlikleriyle; tarihten felsefeye, sosyolojiden halk kültürü incelemelerine kadar birçok alanda verdiği eserlerle Türk düşünce hayatına yön veren en önemli isimlerden biri olan Ziya Gökalp’ın fikirleri, vefatının üzerinden 100 yıl geçmesine rağmen hâlâ güncelliğini korumaktadır. Gökalp bu anlamda, kendisi için “Fikirlerimin babası” diyen Büyük Önderimiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün düşünce dünyasını ve Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş felsefesini derinden etkilemiştir” şeklinde konuştu.
SEMPOZYUMUN TEMALARI VE KONU BAŞLIKLARI
“Vefatının 100. Yılında Ziya Gökalp ve Asra Hitâbı” ana başlığı “Muhayyile, Mukaddime ve Mefkûre” alt başlığıyla düzenlenen sempozyum ilgiyle takip edildi. Sempozyumda “Mütefekkir ve Mefkûre”, “Asır ve İctimaiyyat”, “Kurucu Mücadele, “Temeddün, Kültür ve Asrileşme”, Simgesel Uzam ve Yansımaları”, “Ziya Gökalp ve Türk Ocakları”, “Gökalp ve Değişim Teorileri”, “Mefkure”, ”Milliyetçilik, Kültür, Medeniyet ve Millet İnşası”, “Gökalp ve Türk Sosyolojisi”, “İktisadi Türkçülük” başlıkları ele alındı.
Sempozyumun 1. oturumunda Prof. Dr. İbrahim Ethem Atnur- “Türk Ocakları ve Ziya Gökalp”, Prof. Dr. Bayram Sevinç- “Modern Dünya İnşasında Kutsal ve Seküler Konumlandırma ve Sosyal Değişme”, Prof. Dr. Nevin Güngör Ergan- “Türk Sosyolojisinde Mefkûre ve Millet İnşa Süreci, Ziya Gökalp, Mehmet İzzet ve Ziyaeddin F. Fındıkoğlu Çizgisi” konu başlıklarıyla ilgili sunum gerçekleştirdi.
Türk Ocakları Trabzon Şubesi Başkanı Prof. Dr. Hikmet Öksüz Sempozyumun ardından yaptığı açıklamada: “Trabzon Türk Ocağı olarak planladığımız ve Ortahisar Belediyemiz ve Karadeniz Teknik Üniversitesi işbirliği ile Ziya Gökalp anısına düzenlediğimiz sempozyum büyük bir dinleyici ilgisiyle gerçekleştirilmiştir. Sempozyuma katkı sağlayan kurumlarımıza, hocalarımıza ve dinleyicilerimize teşekkür ederiz” ifadelerini kullandı.
Katılımcılar
Prof. Dr. Ali UTKU – Atatürk Üniversitesi
Prof. Dr. Bayram SEVİNÇ – Karadeniz Teknik Üniversitesi
Prof. Dr. Fatih Mehmet SANCAKTAR – İstanbul Üniversitesi
Prof. Dr. Hikmet ÖKSÜZ – Karadeniz Teknik Üniversitesi
Prof. Dr. İbrahim Ethem ATNUR – Milli Savunma Üniversitesi
Prof. Dr. Mine GÖZÜBÜYÜK TAMER – Karadeniz Teknik Üniversitesi
Prof. Dr. Nevin GÜNGÖR ERGAN – Hacettepe Üniversitesi
Prof. Dr. Uğur ÜÇÜNCÜ – Karadeniz Teknik Üniversitesi
Prof. Dr. Yıldız AKPOLAT – Dokuz Eylül Üniversitesi
Doç. Dr. Ahmet KARAÇAVUŞ – Karadeniz Teknik Üniversitesi
Doç. Dr. Ahmet KÖKSAL – Karadeniz Teknik Üniversitesi
Doç. Dr. Hüseyin YADİGAROĞLU – Karadeniz Teknik Üniversitesi
Doç. Dr. Ülkü KÖKSAL – Karadeniz Teknik Üniversitesi
Dr. Öğr. Üyesi Hakan SOYDAŞ – Karadeniz Teknik Üniversitesi
Dr. Öğr. Üyesi Nurettin ÇAKICI – Trabzon Üniversitesi
Dr. Öğr. Üyesi Saim Çağrı KOCAKAPLAN – Marmara Üniversitesi
Dr. Öğr. Üyesi Serdal FİDAN – Karadeniz Teknik Üniversitesi
Dr. Öğr. Üyesi Zübeyde DEMİRCİOĞLU – Medeniyet Üniversitesi
Arş. Gör. Özlem ARSLAN – İstanbul Üniversitesi
Temalar ve Konu Başlıkları
Mütefekkir ve Mefkûre
Asır ve İctimaiyyat
Kurucu Mücadele
Temeddün, Kültür ve Asrîleşme
Simgesel Uzam ve Yansımaları
Ziya Gökalp ve Türk Ocakları
Gökalp ve Değişim Teorileri
Mefkure
Milliyetçilik, Kültür ve Medeniyet
Millet İnşası
Gökalp ve Türk Sosyolojisi
İktisadi Türkçülük
Ziya Gökalp, Türk sosyolojisinin kurucusu ve Türk milliyetçiliğinin en önemli düşünürlerinden biridir. O, “bedenimin babası Ali Rıza Efendi, hislerimin babası Namık Kemal, fikirlerimin babası ise Ziya Gökalp’tir” sözünü sarf eden Atatürk’ün en fazla etkilendiği kişiler arasındadır.
Ziya Gökalp, 1876’da Diyarbakır’da dünyaya geldi. Babası, Diyarbakır’da üst düzey devlet görevlerinde bulunmuş ve Diyarbekir gazetesini çıkaran ve başyazarlığını yapan Mehmet Tevfik Efendi’ydi. Gökalp’ın dedesi Hacı Hüseyin Sabir Efendi, Diyarbakır’da müftü ve kadı olarak görev yapmıştı. Gökalp’n dayısı Pirinçcizade Arif Bey, 1908 meclisinde Diyarbakır milletvekili, onun oğlu Fevzi Bey de Birinci Büyük Millet Meclisinde Nafia Vekiliydi.
Ziya Gökalp, ilköğrenimini Mercimek Örtmesi iptidaisinde (1883-1896), orta öğrenimini Mekteb-i Rüştiye-i Askeriye’de (1886-1890) ve Mekteb-i İdadi-i Mülki’de (1891-1894) tamamladı. Amcası Müderris Hacı Hasip Efendi’den Arapça ve Farsça dersleri, İdadi müdürü İsmail Hakkı Bey’den Fransızca dersleri aldı. Diyarbekir İdadi mektebinden sonra İstanbul’daki Baytar Mektebine kayıt yaptırdı. Gökalp, İttihat ve Terakki cemiyetinin bazı faaliyetlerine katıldığı için ceza aldı ve eğitimini tamamlayamadı. Bir yıl Taşkışla cezaevinde kalan Gökalp, Diyarbakır’a döndü.
Ziya Gökalp, 1895 yılında Diyarbakır’da tabanca ile kafasına ateş ederek intihara teşebbüs etti. O sıralarda şehirdeki kolera salgını için gelmiş olan Dr. Abdullah Cevdet ile bir Rus operatör tarafından tedavi edildi. Hayati tehlike yaratacağı için kurşunu çıkarmaktan vazgeçildi ve kurşun hayatının sonuna kadar Gökalp’ın kafatasının içerisinde kaldı. Gökalp, intihar teşebbüsünü o zamanlar henüz bir mefkûresinin bulunmaması ile açıklar ve Durkheim’in en önemli eserlerinden olan “intihar” adlı kitabından hiç söz etmez. Onun bu açıklaması Durkheim’in intihar konusundaki yaklaşımından farklıdır.
Ziya Gökalp, öğrencilik ve ilk gençlik yıllarında okulda aldığı çağdaş eğitim, Namık Kemal ve Ziya Paşa’nın eserlerinden edindiği vatan duygusu ve sevgisi ile ailesinden edindiği Doğu klasikleri birikiminin etkilerini taşıyordu. II. Meşrutiyet’in ilanının ardından Osmanlı İttihat ve Terakki Partisinin Selanik’teki kongresine katıldı. Gökalp, İttihat ve Terakki Merkezi Umumi Azası olarak gittiği Selanik’te dilde Türkçülük akımıyla Türkçülük hareketinin doğduğu, yazarları arasında Ömer Seyfeddin ve Ali Canip’in de bulunduğu Genç Kalemler dergisinde makale ve şiirlerini yayınlatmaya başladı. Ali Canib, Gökalp müstear ismini onun yazılarında kullanmaya başladıktan sonra Mehmet Ziya’nın adı Ziya Gökalp olarak kaldı. Türkçeyi Arap ve Farsça gramerinini etkisinden kurtarmak, Halk dilinde yaşayan, Türkçede karşılığı bulunmayan kelimeleri Türkçe kabul etmek ve İstanbul şivesini esas almak Genç Kalemler dergisinin esaslarını oluşturuyordu.
Ziya Gökalp, Darülfünun Edebiyat Şubesinde geçici olarak görevlendirildi. Gökalp, daha sonra Diyarbekır Vilayeti Maarif müfettişliğine tayin edildi. Yine aynı yıl Türkiye’de ilk defa Selanik Sultani Mektebinde (İttihat ve Terakki İdadisi) sosyoloji dersleri verdi. 1912’de kısa bir süre Ergani-Madeni Sancağından mebus seçilen Gökalp’ın meclis feshedilince mebusluğu sona erdi. Osmanlı İttihat ve Terakki Fırkasının genel merkezinde görev aldığı sıralarda Türk Ocaklarının faaliyetlerine de iştirak ediyordu.
Ziya Gökalp, Edebiyat Fakültesinde İçtimaiyat Müderrisi olarak görevlendirildi. Üniversite’nin ıslahında ve muhtariyet verilmesinde etkili oldu. Gökalp, daha sonra İçtimaiyat Darülmesaisi”ni (enstitüsü) kurdu. 1914-1915 yılları arasında da İstanbul Darülfünunu edebiyat şubesi’nin ders programlarına İlm-i İçtima-i (Sosyoloji) dersinin konulmasını sağladı. Türk Ocaklarının yayın organı olan Türk Yurdu dergisinde ilk yazıları yayınlanan Ziya Gökalp, daha sonra da İttihat ve Terakki Fırkasının desteğiyle İçtimaiyat Mecmuası, Yeni Mecmua, İktisadiyat Mecmuası, İslâm Mecmuası, Milli Tetebbüler Mecmuası, Edebiyat Fakültesi Mecmualarının çıkarılmasını sağladı. Şûra-yı Ümmet, Tanin gibi gündelik gazetelerde, Halka Doğru, Şair, Mahfil, İslam Mecmuası, Muallim Mecmuası gibi çeşitli dergilerde de makaleleri çıkıyordu. Aynı zamanda Darülfünunda, Darülfünun Mecmuası ve Darülfünun İçtimaiyat Darülmesaisinde de İçtimaiyat Mecmuasının yayımlanmalarına önayak oldu.
1918’de Galip devletler ve Osmanlı Devleti arasında imzalanan Mondros Mütarekesinden sonra işgal kuvvetleri tarafından diğer milliyetçi aydınlarlarla birlikte Ziya Gökalp de tutuklanarak Malta adasına sürüldü. Malta’da esir tutulduğu zaman diliminde diğer milliyetçi aydınlara Türk tarihi ve felsefesi konularında konferanslar verdi. Bu konferansların notları daha sonra Malta Konferansları adıyla yayınlandı. Gökalp, Malta’daki esaret yıllarında Avrupa ve İstanbul’dan kitaplar getirtebiliyor ve Polverista-Valetta’daki kütüphaneye haftada iki gün devam edebiliyordu. Ziya Gökalp’ın Malta esareti yıllarında hazırladığı Felsefe Dersleri adlı eser ancak 2005 senesinde özel bir yayınevi tarafından basıldı.
1923 yılında Cumhuriyetin kuruluşu ile birlikte Ankara’ya gelen Ziya Gökalp, Maarif Vekâleti (Milli Eğitim Bakanlığı) Telif ve Tercüme Heyeti başkanı oldu. Batı ve Doğu klasiklerini tercüme faaliyetlerini başlattı. Liseler için müfredat hazırlanmasına öncülük etti, Talim ve Terbiye kurulunun ilk nüvesini oluşturdu. Lise ders kitaplarının hazırlanması için çalışmalara başladı. Bu amaçla kendisi de “Türk Medeniyeti Tarihi” adlı kitabın hazırladı. Liselere felsefe, içtimaiyat, derslerinin konulmasının sağladı.
1923 yılında İkinci devre Büyük Millet Meclisinde Diyarbakır mebusu olarak görev yapan Ziya Gökalp “Teşkilat-ı Esasiye” (anayasa) kanununu hazırlayan heyet başta olmak üzere, birçok heyette faaliyette bulundu. Gökalp, bu dönemde Etnografya Müzesinin kunulması kararının alınmasını sağladı.
Ziya Gökalp, 25 Ekim 1924 tarihinde yakalandığı amansız bir hastalıktan kurtulamayarak vefat etti.
Ziya Gökalp’in çeşitli zamanlarda müstakil kitap halinde yayımlanmış olan eserleri şunlardır:
1. Şaki İbrahim Destanı
2. İlm-i İçtima Dersleri
3. İlm-i İçtima
4. İlm-i İçtima-i Dinî
5. Darülfünun Derslerinden: İlm-i İçtima-i Hukukî
6. Ameli İçtimaiyat Dersleri
7. Ahlaka ve Terbiyeye Tatbik Edilmiş Muhtasar İçtimaiyat
8. Kızıl Elma (Şiirler)
9. Türkleşmek, İslamlaşmak, Muasırlaşmak
10. Rusya’daki Türkler Ne Yapmalı?
11. Yeni Hayat (Şiirler)
12. Altın Işık (Şiirler)
13. Türkçülüğün Esasları
14. Türk Töresi
15. Doğru Yol, (Hâkimiyeti Milliye ve Umdelerinin tasnif, tahlil ve tefsiri)
16. Türk Medeniyeti Tarihi
17. Limni ve Malta Mektupları
18. Kürt Aşiretleri Hakkında Sosyolojik Tetkikler
19. Çınaraltı
20. Felsefe Dersleri.
Bu kitaplardan öncelikle ikisi daha fazla öne çıkıyor gibi gözükmektedir. Bunlardan ilki “Türkleşmek, İslamlaşmak ve Muasırlaşmak”, diğeri ise “Türkçülüğün Esasları”’dır. Türkleşmek, İslamlaşmak ve Muasırlaşmak adlı eser Osmanlı devletinin son yıllarında her üç akımın temsilcilerinin kendi aralarındaki mücadelelerine son vermek ve bu üç şiarın aslında Türk milletinin sahip olduğu ve olması gereken özellikleri olduğunu vurgulamaktadır. Türkçülüğün Esasları da onun bütün fikirlerinin adeta bir özetidir.
Türkçülük, Ziya Gökalp ve Genç Kalemler dergisinden çok önce ortaya çıkmış bulunan bir fikir hareketi olmasına rağmen sistemli bir düşünce hareketine dönüşmesinde onun önemli katkısı olmuştur. Ziya Gökalp, Dilde Türkçülük de dâhil olmak üzere bütün alanlardaki her türlü faaliyet ve icraatları Türkçülük başlığı altında sistemleştirerek, onu diğer ideolojiler gibi sistemli düşünce hareketi ve uygulanabilecek bir program haline dönüştürmeye gayret etmiştir.
Gökalp, Türk halk edebiyatı ve sanatının ürünlerini çağdaş tekniklerle birleştirerek üstün eserler meydana getirilmesine Bedii (Estetik) Türkçülük adını veriyordu. Ahlaki Türkçülük şu şekilde sınıflandırıyordu: 1. Vatani ahlak, 2. Mesleki ahlak, 3. Aile ahlakı, medeni ahlak (şahsi ahlak), 5. Beynelmilel ahlak. Gökalp, hukuki Türkçülüğü çağdaş bir hukuk olarak tanımlar. Çağdaş devletlerde kanun yapma yetkisi doğrudan doğruya millete aittir.
Gökalp ve onun neslinin birçok aydını için Osmanlılık saltanat ve baskıyı ifade eden bir kelimeydi. Gökalp Osmanlılık ile Türklüğü birbirine karşıt, ayrı kategoriler olarak konumlandırmıştır. Osmanlılık ile Türklüğü ve güzideler adını verdiği Osmanlı aydınları ile Türk halkını birbirini tanımayan, anlamayan ve birbirlerine uzak iki zıt grup hâlinde değerlendirmektedir. Onun güzideler adını verdiği aydınlar bilgi ve teknolojiye yani medeniyete, halk ise hars olarak adlandırdığı kültüre sahipti. Aydınlarda medeniyet, halkta ise kültür vardı. Halka Doğru eseri ve şiarı ile aydınların halka doğru giderek ondan Türk kültürünü, halkın da aydınlardan Batı medeniyetinin unsurlarını almalarını arzu ediyordu.
Ziya Gökalp, medeniyet ve hars kavramlarına ilişkin yorumları ve bu iki kavramın birbirinden farklı olduğuna dayanan düşüncesi kendisi ile özdeşleşmiş durumdadır. Gökalp’ın anlatımına göre, medeniyet, usul vasıtasıyla meydana getirilen müesseselerin toplamıdır. Hars ise usul vasıtasıyla vücuda getirilmeyen, ilham aracılığıyla kendi kendine meydana gelen müesseselerin toplamıdır. Gökalp’a göre, bir medeniyet, çeşitli milletlerin ortak malıydı. Her medeniyet, mutlaka beynelmileldi. Medeniyetin, her millette aldığı özel şekillere de hars adı verilirdi.
Ziya Gökalp Türk Medeniyeti Tarihini üç devre ayırarak incelemiştir: 1. Eski devir; Türk kavminin ortaya çıkışından Türklerin İslam dinine girdiği zamana kadar. 2. Orta devir; İslam dinine girmesinden, Batı Medeniyetinin kabulüne kadar. 3. Yeni devir; Batı Medeniyetinin kabulünden o güne kadar.
Gökalp’ın bu tasnifi ondan sonra da kullanılan pratik ve düşünce üretebilmeyi kolaylaştıran bir şemadır. Türk tarihinin bir bütün olarak ele alınması ve İslâmiyet’ten önce, İslâm medeniyeti tesirinde ve Garp medeniyeti tesirinde olmak üzere üç devre ayrılarak incelenmesi fikrini ortaya koyan odur.
Gökalp’ın yaşadığı yıllar Osmanlı devletinin sürekli toprak kaybettiği, ölüm, açlık, sefalet ve korkunun hüküm sürdüğü senelerdir. Balkan savaşları, Birinci dünya savaşı ve Milli Mücadele dönemlerine kadar uzanan süreç tasavvuru dahi mümkün olmayan acılarla yüklüdür. Ölümler, mülteciler, açlık, ekilemeyen topraklar, salgın hastalıklar ve bütün alanlarda hızla çözülen ve yıkılan bir toplum.
Ziya Gökalp, adı adeta sosyoloji biliminin kurulması ve yaygınlık kazanmasında büyük pay sahibi olan Fransız sosyolog Emile Durkheim’la özdeşleşen bir sosyolog ve düşünürdür. Gökalp, Durkheim’in fikir, yöntem ve yaklaşımını Türkiye’nin toplumsal yapısını anlamak, sorunlarını tespit etmek ve çözüm bulabilmek amacıyla rehber edinmiştir. Bununla birlikte Gökalp, Durkheim’in bir taklitçisi değil, onun ötesinde özgün fikirleri olan bir sosyologdu.
Ziya Gökalp, sosyolojinin ve yepyeni bir düşünce ve bakışın sağladığı ufukla o günün meselelerini anlama ve çözme gayretine girmiştir. Sosyal bilimlerin ve özellikle de sosyololojinin öneminin farkına varmış ve ilk andan itibaren bu bilimin Türkiyede yaygınlaşması için gayret sarfetmiştir. Önce Selanik’te İttihat ve Terakki genel merkezine bağlı orta dereceli bir okulda, daha sonraki yıllarda da “Darülfünun”da sosyoloji dersleri vermiştir. Gerek Darülfünunda, gerekse Cumhuriyetin kurulmasından sonra liselerin müfredatına sosyoloji derslerinin konulmasını sağlamıştır.
Gökalp’ın, İttihat ve Terakki Fırkasında üst düzey görevli olması, daha sonra da Cumhuriyet döneminde milletvekilliği dâhil çeşitli kurullarda çalışması onun düşündüklerini hayata geçirmesinde etkili olmuştur. O bu sayede bazı kanunların çıkarılması, birtakım uygulamalarda bulunulması veya bazı aşırılıkların engellenmesinde katkı sağlamıştır.
Ziya Gökalp, Türkiye’de sosyoloji alanında ilk saha araştırmasını gerçekleştiren kişidir. O, “Kürt Aşiretleri Hakkında Sosyolojik Tetkikler” adlı çalışmasını hazırlarken Diyarbakır’da üç aylık bir süre içerisinde Türk, Kürt ve Arap aşiretleri üzerinde bir saha araştırması gerçekleştirmiştir. Lozan delegelerinden Rıza Nur’un talebiyle hazırlanan bu eser, Lozan Barış görüşmeleri esnasında Türk tezini güçlendirmek üzere değerlendirilmiştir.
Ziya Gökalp, Türkiye’nin ilk sosyoloğu olmasının yanında, Türk milliyetçiliğinin, İttihat ve Terakki Fırkasının ve Türkiye Cumhuriyetinin önemli teorisyenlerindendir. Aynı zamanda da birçok reformun hayata geçirilmesi ve kanunun hazırlanmasında payı bulunmaktadır. 1917 yılında çıkarılan Hukuk-ı Aile Kararnamesi ile 1921 meclisinden kadınların mirastan pay almalarını sağlayan kanun onun eseridir. Fındıkoğlu, Türk Yurdu dergisinin Temmuz 1963 sayısında yayımlanan “Bir Yıldönümünde Ziya Gökalp” adlı yazısında 1923’te İzmir’de Millî İktisat Kongresinin toplanmasını hazırlayan kişinin Ziya Gökalp olduğu iddiasında bulunmaktadır.
Ziya Gökalp, Milli İktisat akımının ilk temsilcilerinden biridir. Alman iktisatçılarından Friedrich List’in milli iktisat sisteminden etkilenen bu akım taraftarları, uluslararası serbest ticarete karşı yerli sanayinin korunmasını esas alıyorlardı. Gökalp, bu konudaki yazılarında Milli İktisat Bakanlığının kurulması ve bu bakanlığın milli bankaları denetlemesini, ayrıca esnaf kuruluşlarının mahalli alandan çıkarılarak yeniden teşkilatlandırılmasını savunmuştu. Bu çerçevede loncalar babadan oğula geçen şeyhlerin yerine çağdaş ülkelerde olduğu gibi üye şirket temsilcilerinin serbest seçimle yönetime geldiği kurumlara dönüştürülmeliydi. İşçilerin ve özelliklede kadın ve çocuk işçilerin sağlık, haysiyet ve geleceklerini güvence altına alacak olan kanunlar da bu vekâlet tarafından düzenlenmeliydi.
Ziya Gökalp, Batı Avrupa’da ortaya çıkan tarihi ve toplumsal gelişmeler ile Doğu toplumları ve Osmanlı devletini sosyal bilimler, tarih ve sosyoloji biliminin ona kazandırdığı bakış açısı ile kavramaya ve çözüm bulmaya çalıştı. Yıllarca politik olarak birbirleriyle çatışan üç akımdan Batıcılık, İslamcılık ve Türkçülük hareketlerinin taraftarlarının çatışma değil, uzlaşma noktalarına yoğunlaşarak bu üç akımı telif etmeye çalıştı. “Türkleşmek, İslamlaşmak ve Muasırlaşmak” adlı eserinde bu fikirlerin ana unsurlarının ortalama Türk insanında ve kültüründe iç içe yaşadığını ve bu değerlerin ayrıştırıcı olmadığını ve olmaması gerektiğini savundu ve bu değerlerin birleştirici noktalarına vurgu yaptı.
Arakli Medya