Multipl Skleroz ya da kısaca MS, beyin ve omuriliğin oluşturduğu merkezi sinir sisteminin etkilendiği, en yaygın genç erişkin yaş grubunda görülen kronik nörolojik hastalıklarından birisidir. Hastalık ilk kez 1868 yılında Jean Martin Charcot tarafından bildirilmiştir. Görülme sıklığı coğrafi özelliklere göre farklılık göstermektedir. Bu hastalıkta, kişinin bağışıklık sistemindeki bozukluk sonucu beyin ve omurilikteki sinir telciklerinin etrafını saran miyelin tabakası etkilenmektedir. Miyelin tabakası, merkezi sinir sisteminin vücudun çeşitli organlarına gönderdiği elektriksel mesajların sinir telcikleri üzerinde iletilmesinde yardımcı olur. Miyelin tabakasının zarar görmesi, bu iletimde kesintilere, aksamalara neden olmaktadır.
MS hastalığı belirtileri nelerdir?
Hastalığın belirtileri plak adı verilen lezyonların sinir sistemindeki yerleşimleri ile ilişkilidir. Örneğin, görme sinirindeki bir lezyon görme bozukluğuna (bulanık veya çift görme), omurilikteki lezyon kol ve bacakta uyuşukluk ve kuvvetsizliğe, beyinsapı lezyonu ise baş dönmesi ve dengesizliğe neden olmaktadır.
En sık görülen MS belirtileri, güçsüzlük, yorgunluk, hissi belirtiler (karıncalanma, uyuşukluk, ağrı), görme bozuklukları (bir gözde görme kaybı, bulanık veya çift görme), kas fonksiyon bozuklukları (katılık, titreme, idrar kaçırma, kabızlık, cinsel sorunlar) ve denge sorunlarıdır (dengesizlik, başdönmesi, yalpalama). Bu belirtilerin bir veya birkaçını hissedenlerin tam teşekküllü bir hastanenin nöroloji kliniğine başvurmasında yarar vardır.
MS’li hastalar hangi sorunları yaşayabilirler?
- Uyuşukluk, karıncalanma, iğnelenme
- Kuvvetsizlik, kas sertliği, kramp, ağrı.
- Görme kaybı, bulanık görme, çift görme
- İdrar kaçırma veya yetişememe
- Baş dönmesi, dengesizlik
- Konuşma bozukluğu
- Yutma güçlüğ, kabızlık, bulantı
- Cinsel fonksiyon bozuklukları
- Halsizlik, yorgunluk
- Depresif belirtiler
- Bellek sorunları
MS hastalığı neden olur? MS hastalığı genetik midir?
MS hastalığı neden olur sorusuna birkaç şekilde cevap verilebilir:
Çevresel faktörler: Organik çözücü, cıva, böcek ilaçları ve radyasyon teması.
Etnik köken: Sarı ve kısmen siyah ırkta koruyuculuk beyaz ırka göre daha fazladır. Ayrıca Kuzey Avrupa, Amerika ve Kanada'nın kuzeyinde hastalık yüksek, ekvator bölgesinde düşük oranda görülmektedir.
Virüslerin etkisi: Geçmişte “herpes”, “varisella zoster” virüslerine maruz kalma.
Kalıtım: Çevresel tetikleyicilerden etkilenen genetik faktörler mevcuttur.
Genetik faktörler: MS'li anne veya babanın çocuklarında aynı hastalığın görülme oranı, toplumdaki aynı yaş grubu kişilerle kıyaslandığında 7-10 kat fazladır. Ancak genler, hastalığın oluşmasında tek faktör değildir.
MS hastalığının tipi ve evreleri nelerdir?
MS, Lublin ve arkadaşları tarafından yapılan çalışmalar ile 2013 yılında 3 grupta tanımlanmıştır. Bunlar,
- Klinik izole sendrom (KİS),
- Relapsing (ataklı) MS,
- Progresif (ilerleyici) MS'dir.
Bu temel grupların ayrımında hastalık aktivitesi (atak gelişmesi, MR’da lezyon aktivitesi), hastalık ilerlemesi ve engelliliğin giderek artması önemli belirleyicilerdir.
Klinik izole sendrom (KİS):
İzole optik nöropati, medulla spinalis tutulumu, beyin sapı sendromu, daha az sıklıkla hemisferik tutulum şeklinde klinik bulgu vererek ortaya çıkan, MR’da MS’i düşündüren semptomatik ya da asemptomatik (sessiz) lezyonların gözlendiği, merkezi sinir sisteminin enflamatuvar-demiyelinizan doğada etkilendiği ilk nörolojik tablo KİS olarak adlandırılmaktadır.
Ataklarla seyreden MS (RRMS):
Akut atakları izleyen tam ya da tama yakın düzelme dönemleri mevcuttur. Ataklar arasında hastalıkta ilerleme gözlenmez.
Progresif seyreden MS (PMS):
Hastalık seyri sırasında özürlülüğün eklendiği seyirdir. Atak ve iyileşmeler ile giden ortalama 5-6 yıllık erken dönem sonrası atak sayısının azaldığı, düzelmenin az olduğu, özürlülüğün giderek arttığı ikincil ilerleyici dönem gözlenebilir, başlangıçtan itibaren ataklar yaşansa da sürekli bir ilerleme gözlenebilir, iyileşme kaydedilmeden, başlangıçtan itibaren hastalığın kötüleşmesi gözlenebilir.
MS hastalığının iyi seyir izleyeceğini gösteren bulgular nelerdir?
- İlk bulgusu duyusal veya görme ile ilgili olanlar
- 2 atak arasındaki sürenin uzun olması
- Hastalığın 25 yaşından önce olması
- Başlangıçta MR’da çok az lezyon görülmesi
- Başlangıçtan 5 yıl sonra etkilenen nörolojik bölümlerin az sayıda olması
- Başlangıçtan 5 yıl sonra nörolojik sekelin az olması
- Geçirilen ataklardan sonra düzelmenin tama yakın olması
- Ataklar dışında beyin omurilik sıvısında myelin proteininin olmayışı
- Başlangıcın sadece tek bölgeden olması
- Hastanın kadın olması
MS hastalığının kötü seyir izleyeceğini gösteren bulgular nelerdir?
- Başlangıçta etkilenen alanların çok olması
- Başlangıçta MR lezyonlarının çok olması
- Başlangıçta beynin güç, denge ve sfinkter fonksiyonları ile ilgili bölümlerinin etkilenmiş olması
- Başlangıçta hastalığın progresif seyir izlemesi
- Hastalığın erken seyrinde beyin omurilik sıvısında oligoklonal bant olması
- Hastalığın 40 yaşından sonra başlaması
- 2 atak arasında 1 yıldan daha az bir süre olması
- Başlangıçta motor bulguların olması
- Başlangıçta beyin sapı ile ilgili bulguların olması
- Hastanın erkek olması
MS hastalığının tedavisi
MS hastalığının tedavisi, kişiye özel olmalı ve mutlaka erken dönemde başlamalıdır. MS hastalığının tedavisine ataklar sırasında gecikmeden başlanmalıdır. Erken dönemde başlanan MS hastalığı tedavisi, hastalığın ileride hasar bırakmasını engellemektedir.
MS ataklarına karşı aşı
MS hastalığının tedavisinde koruyucu tedaviler (aşı) da büyük rol oynamaktadır. MS atakları hissedilir hissedilmez vakit kaybetmeden uzman bir doktora görünmek, MS hastalığı tedavisinin ilk adımıdır. MS ataklarını teşhis edebilecek beyin ve omurilik MR’larının çekilmesi, beyin omurilik sıvısından örnek alınarak yapılan testler ve elektrofizyolojik testler tedavide uygulanacak yöntemler için belirleyici olmaktadır. Yapılan tetkikler sonrasında görülen plakların sayısı ve yerleşimi MS hastalığının seyrini ve derecesini göstermektedir. MS hastalığın tam tedavisi bulunmamaktadır. MS ataklarını ve olağan atakların etkilerini azaltmaya yönelik tedaviler uygulanmaktadır. Sürekli MS atağı geçiren hastalara atakları %30-40 oranında önleyen koruyucu tedaviler (aşı) uygulanır. Ayrıca bu koruyucu tedavi, atak sonrası engelli kalma riskini de azaltır. Çok sık MS atağı geçiren hastalarda atak sayısının azaltılması için interferon tedavisi uygulanmaktadır.
MS hastalığı tedavisinde dikkat edilmesi gereken önemli bir nokta da, kronik MS hastası olma riski taşıyan, tek atak geçiren hastalarda bağışıklık sistemini baskılayan koruyucu tedavilerin uygulanması önerilmemektedir. MS hastalığının tedavisinde özellikle hastalığın az görülen ağır tipleri için de artık tedavi seçenekleri bulunmaktadır. MS tedavileri bağışıklık sistemini baskıladıkları için ciddi risklere neden olabilmektedir. Bu nedenle MS hastalığı tedavisi yakın kontrol altında tutulmalıdır.
MS hastalığı doğru tedavi ve yaşam tarzı düzenlemeleri ile kontrol altında tutulabilir:
- Sizi çok yoracak faaliyetlerden kaçının
- Düzenli ve sağlıklı beslenmeye özen gösterin
- Alkol ve sigara gibi zararlı maddelerden uzak tutun
- Hareket edin
- MS şikayetlerini artırabilecek olan hamam, sauna gibi sıcak ortamlardan kaçının
- Depresyondan uzak durmaya çalışın.
MS ve yorgunluk
Yorgunluk, Multipl Skleroz (MS) belirtilerinden en sık görülenlerinden biri olup MS’lilerin %75-95’i tarafından dile getirilmekte ve hastaların yaklaşık %50-60’ı, hastalık derecesinden bağımsız olarak yorgunluğu en önemli sorun olarak tanımlamaktadırlar.
Merkezi sinir sisteminin hasar görmesi nedeni ile ortaya çıkan yorgunlukta, vücut bu hasara, hareketlerde yavaşlama ve yorgunluk ile karşılık verir. MS hastalarında görülen yorgunluk çeşitleri şunlardır:
- Halsizlik: Bir işi yapmaktan veya çalışmaktan kaynaklanmayan aşırı yorgunluk,
- Kısa devreli yorgunluk: Bazı kas gruplarında görülür; örneğin, yazı yazarken çok kısa sürede elimizin yorulması gibi,
- Sıcaklığa bağlı yorgunluk: Vücut ısısının artması, yorgunluğa neden olur. Bu tür yorgunluk mevsimsel değişişimler veya başka değişik nedenlerle de oluşabilir; örneğin, sıcak banyo yapmak veya sıcak şeyler yemek gibi.
Yorgunlukla nasıl başa çıkılır?
Yorgunlukla mücadele için sağlık personeli, aile ve yakın çevrenin birlikte hareket etmesi gereklidir. Kimi zaman hastanın çevresindekiler, yorgunluğun hastayı nasıl etkilediğini anlayamadıkları için, kişisel ilişkiler etkilenebilir. Bu nedenle, hasta ile ilişkili herkesin yorgunluk konusunda bilgilendirilmeleri ve yorgunlukla başa çıkma süreçlerinde yardımları gerekmektedir.
İlaç tedavisi
MS yorgunluğu sinirlerde hasar nedeniyle oluştuğu için, normal yorgunluk için kullanılan ilaçlar ve yöntemler kullanılamaz. Bu nedenle MS yorgunluğunun tedavisinde genellikle Parkinson ilaçları, soğuk algınlığı veya narkolepsi ilaçları kullanılır. Bu ilaçların kullanılması, hastada bu hastalıklar da olduğu için değil, MS tedavisinde de etkili oldukları saptandıkları içindir.
İlaçsız tedaviler
Hastanın günlük alışılagelmiş programını değiştirmek yorgunluğu azaltmaya yardımcı olabilir. Bu değişiklikleri yaparken hastanın doktoru, fizyoterapisti ve MS hemşiresi ekip olarak çalışmalıdır.
Fizyoterapi: Fizyoterapist günlük aktivitelerin en uygun şekilde ve en az enerji harcanarak yerine getirilmesini sağlayacak düzenlemeleri planlar. Fizyoterapi, kasların gevşemesine ve kuvvetlenmesine yardımcı olurken, eklemler daha rahat hareket edecek ve dolaşımda da artma olacaktır. Hastaya özgü bir aerobik programının hazırlanması da yorgunluk ile mücadelede gereklidir. Hastaların günlük aktivitelerini planlarken aşağıdaki noktalara dikkat etmeleri gerekir:
Dinlenme gevşeme: Eğer yorgunluk düzenli formda ise; en iyisi, yorgunluk en kötü duruma gelmeden önce dinlenip vücudun kendini daha çabuk toparlamasını sağlamaktır.
Günlük aktiviteleri sıraya koyma: Eğer günlük alışkanlıkların ve işlerin listesi yapılacak olursa, bazılarının diğerlerinden daha öncelikli olduğu açıkça görülecektir. Öncelikli olmayanlar ertelenebilir veya iptal edilebilir. Günlük aktivitelerin sıraya konmasında da hastanın çevresindekilerin işbirliği gerekli olup bu değişikliklerin hastaya sağlayacağı avantajları herkesin anlaması gerekir.
Günlük aktivitelerin planlanması ve düzenlenmesi: Günlük işler değişik fiziksel ve mental efor gerektirir. Doğru olan, her şeyi bir seferde yapmaktansa, bu işleri dengeli bir şekilde yapmaktır. Bu nedenle, günlük işler düzenli dinlenme zamanlarına göre planlamalıdır. Yorgunluğun minimum olduğu zamanlarda en öncelikli ve önemli işler yapılıp diğerleri ertelenebilir.
Organizasyon: Günlük işler enerjiyi en düşük seviyede harcayarak en çok verim alacak şekilde yapılmalıdır. Bunun için sürekli kullanılan eşyalar kolay ulaşılabilecek yerlere konmalıdır. Uzaktan kumanda aletlerinin ve telsiz telefonların kullanımı tercih edilmelidir.
Pozisyon: Ayakta durmak yerine oturmak, uzun süreli işleri yaparken tercih edilmelidir. Bir şeyleri tutup kaldırırken nasıl yapılacağının önceden düşünülmesi, enerji kullanımının kontrollü olmasını sağlar.
Sağlıklı beslenme: Yağlı ve sıcak yemekler yerine az yağlı diyetler, yorgunluk seviyesini düşürmeye yardımcı olur. Aşırı alkol ve sigara kullanımı da yorgunluk hissini artırır.
Egzersizler: Hafif aerobik hareketleri yorgunluğu azaltıcı etki yapar. Kasları güçlendirici ve kondisyonu artırıcı programların fizyoterapist tarafından planlanması önerilir.
Arakli Medya