Trabzonsporumuzda Genel Sekreterlik ve Genel Kaptanlık görevlerinde bulunan değerli yönetim kurulu üyelerimizden Turan Alp’in hayatını anlatan Trabzonspor Dergisi’ndeki yazıyı sizlerle buluşturuyoruz.
1938’de Trabzon’un Vakfıkebir ilçesine bağlı Marna köyünde doğdu.
Gün ve ayı önemli değil, çünkü bizim oraların âdetidir, nüfus kâğıdınızda yazan ayla, doğduğunuzu söyledikleri ay hiçbir zaman uyuşmaz.
Resmi olarak ocak doğumlu görünürsünüz, ancak büyüklerinize göre, “kiraz ayında” doğmuşsunuzdur. O yüzden belli bir yaşın üzerindekiler söz konusu olduğunda, devletin kayıtlarından daha fazla güvenlidir evlerdeki Kur’an’ın kapağına yazılmış tarihler.
Tüm çocukluğunu geçirdiği Vakfıkebir’den sonra lisede Trabzon yolları gözüktü Turan Alp’e.. Zamanında ülkenin beş lisesinden biri olarak gösterilen Trabzon Lisesi’nde okudu. Sonra da ver elini İstanbul ve İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi.
Mezun olduğunda, pek çok arkadaşı gibi İstanbul’da kalmayı değil, memleketine dönmeyi tercih etti. Henüz 6 yaşındayken kaybettiği babasından sonra tek başına sekiz çocuk büyüten annesinin yanında olmak istemesinin büyük payı vardır elbette bu dönüşte. Bir yandan da memleket özlemi.
İki sene süren yedek subay askerlik döneminde, bahtına ilkokul öğretmenliği yapmak düşer. Vatani görevini tamamladıktan sonra, tekrar soluğu Vakfıkebir’de alır.
1970’de Samsun Terme’nin en köklü ailelerinden Akalın’ların büyük kızı Günseli ile evlenir. Sırasıyla Mehmet Yiğit, Çağla ve Yusuf Reha isimlerini verdikleri 3 çocukları olur.
Hayali, siyaset yaparak ülkesine hizmet etmektir. Kapatılan Demokrat Parti’nin devamı sayılan Adalet Partisi’ne kaydolur. Burada uzun yıllar siyaset yapar.
12 Eylül memleketin üzerinden silindir gibi geçerken Vakfıkebir de bundan nasibini alır elbette. Süleyman Demirel’in “yasaklılar” listesine girmesiyle Turan Alp de siyaseti bırakır.
Çocuklarının daha iyi bir eğitim alacağına olan inançla, ailecek Ankara’ya taşınırlar. İki senelik bu kısa macera, Mehmet Yiğit’in Trabzon Anadolu Lisesi’ni kazanmasıyla son bulur. Yeniden memlekete dönerler ancak bu defa ikametgâh Vakfıkebir değil, Trabzon’dur.
Avni Aker ve Yavuz Selim Stadyumlarının tam karşısındaki Stad Apartmanı’nın birinci katı yeni yuvasıdır Alp ailesinin. En büyük zevkleri de Yavuz Selim’deki amatör maçları seyretmek.
1982’nin sonlarına yaklaşıldığında yakın dostu Faruk Özak’ın ısrarıyla Trabzonspor yönetimine girmeyi kabul eder. Mustafa Günaydın başkanlığı bırakmıştır. Tek aday da İstanbul’da yaşayan genç işadamı Mehmet Ali Yılmaz’dır.
Besim Kahraman, Faruk Özak, Erdal Atalay, Ali Özbak, Suavi Kaptan, Eyüp Aşık gibi arkadaşlarıyla bir yönetim oluştururlar. Çok borcu vardır Trabzonspor’un. Altına girdikleri yük hayli ağırdır. Ancak Mehmet Ali Yılmaz, gençtir, heveslidir, söz konusu Trabzonspor olduğunda da eli hayli açıktır. Kısa zamanda kulübün tüm borcu ödendiği gibi, devletten arazi de tahsis ettirip, Türkiye’de bir spor kulübünün ilk kez kalkıştığı bir işe girişirler: Trabzonspor Kulübü’nün adına yakışır dev bir tesis yapmak.
Vizyonları geniştir. Sporcuları otel damlarında, tarla gibi olan balçık sahalarda antrenman yapmaktan kurtarıp modern bir ortamda rahatça spor yapmalarını sağlamaktır hedefleri. Bugünün koşulları düşünüldüğünde hayli mütevazı kalan, ancak dönemi göz önüne alındığında Türkiye’nin en büyük ve en modern tesisini inşa ederler hep birlikte. Görenlerin gıpta ile baktığı ama bir yandan da “on senede bitirilemez” denilen tesisi, iki sene dolmadan bitirirler. Trabzonspor da, 1982-83 sezonunda Cumhurbaşkanlığı Kupası’nı, 1983-84 sezonunda Lig Şampiyonluğunu ve Türkiye Kupası’nı, 1984-85 sezonunda da Başbakanlık Kupası’nı müzesine götürür.
Daha sonra Futbol Federasyonu günleri başlar Alp’in. Önce Erdenay Oflas yönetiminde Türkiye Futbol Federasyonu yönetimine atanır. Daha sonra yasa değişir, Futbol Federasyonu’nun seçimle işbaşına gelmesi dönemi başlar. İlk seçimde yine Erdenay Oflas başkanlığındaki listede Asbaşkan olarak aday olur. Rakipleri Kemal Ulusu ve Coşkun Özarı’dır. Büyük oy farkıyla seçilirler. Ancak yine yasa gereği, en çok oy alan 3 adaydan birini atamak yetkisi dönemin muktediri Turgut Özal’a aittir. Özal, rakiplerinden neredeyse üç misli oy alan Erdenay Oflas-Turan Alp listesini değil, Kemal Ulusu listesini atadığını açıklar. Zamanında oldukça tepki alan bu karar, “ben dedim oldu” anlayışının devamından başka bir şey değildir aslında.
Daha sonra iktidar değişir. Süleyman Demirel yasaklı olmaktan çıkar, yıllar sonra yeniden başbakan olur. Spor Bakanlığı görevi ise Mehmet Ali Yılmaz’dadır. Yılmaz, Şenes Erzik’i Federasyon Başkanı olarak atar. Turan Alp de onun listesindedir.
Üniversite yıllarından beri çektiği kalp rahatsızlığı yakasını bırakmaz. Adana’daki bir toplantıda geçirdiği kalp krizinden sonra, kendi isteğiyle görevini bırakır. Ancak görev onu bırakmaz. Trabzonspor’un ısrarıyla daha az yorucu olduğunu düşündüğü Tahkim Kurulu üyeliği görevini kabul eder.
Ancak sağlığı hiç de iyi değildir. Doktorlarının tavsiyesi ile avukatlık mesleğini bırakır ve yeniden Ankara’ya yerleşir. Kalbine pil takılır. Ancak bu da rahatsızlığına derman olmaz. Bu haldeyken bile Trabzonspor ne zaman ceza alsa mutlaka o cezaya itirazın karara bağlanılacağı toplantıya katılır. Hatta bir kez, yine bir kalp krizinden sonra Ankara’da kaldırıldığı hastanenin yoğum bakımında yatarken, kendi rızası ile taburcu olup, kalkıp İstanbul’a giderek toplantıda yerini alır. Onun için Trabzonspor’un haksızlığa uğramaması, kendi sağlığından daha önemlidir çünkü.
Trabzonspor’da Genel Sekreter ve Genel Kaptan olarak görev yaptığı yıllarda, tüm futbolcuların baba gibi sevdiği bir isimdi Turan Alp. O da hepsini çok severdi. Ancak onun kalbinde Şenol Güneş, Turgay Semercioğlu ve Serdar Bali’nin yeri bambaşkaydı. Bu üçünü kendi evlatlarından ayrı tutmazdı.
Besim Kahraman, onun ağabey gibi gördüğü, örnek aldığı yöneticiydi. En yakın dostları ise Faruk Özak ve Erdal Atalay’dı. Döneminde aktif olan gazetecileri de zaman zaman fikir ayrılıklarına düşse de sever, aleyhine yazanları bile hoşgörüyle karşılardı. Basın emekçileri arasında da en yakını her zaman Mehmet Tan olmuştu. Tan, Alp için hiç sahip olmadığı küçük erkek kardeş gibiydi. Bugün küçük oğlu Yusuf’un kullandığı Kavakmeydan’daki ofisinin bir numaralı müdavimi ise İlyas Akçay’dı.
İdmanocağı - İdmangücü çekişmesinde koyu bir İdmangüçlü, Ahmet Suat-Özkan Sümer rekabetinde de, Sümer’e çok saygı duymasına rağmen her zaman Ahmet Suatçıydı.
27 Mart 1995’te bir kalp krizi sonrası Ankara’daki evinde hayata gözlerini yumdu. Devlet, çocukların doğum tarihlerini değil belki ama vatandaşlarının ölüm tarihleri konusunda çok hassas olduğu için bu defa tarih, kayıtlara doğru geçti. Devrettiği yöneticilik bayrağını önce küçük oğlu Yusuf, sonra da büyük oğlu Mehmet aldı.
Turan Alp, Vakfıkebir’in Marna köyündeki aile mezarlığında ebedi istirahatgâhında yatıyor. Büyük ihtimalle öteki tarafta Kenan İskender ve Mehmet Tan’la Trabzonspor üzerine bitmek bilmeyen tartışmalarını sürdürüyorlardır...
Arakli Medya