Piri Reis Denizcilik Vakfı Başkanı Vehbi Koç, KTÜ’de “Türk Denizciliği” konulu seminerde öğrencilerle bir araya geldi.
Karadeniz Teknik Üniversitesi (KTÜ) Sürmene Deniz Bilimleri Fakültesi Ayşe Saime Murtezaoğlu Konferans Salonu'nda gerçekleştirilen "Türk Denizciliği" konulu seminerde konuşan Vehbi Koç, denizciliğin Türkiye’de tarihsel gelişimini ve Kanal İstanbul’u anlattı. Seminere, KTÜ Sürmene Deniz Bilimleri Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Muzaffer Feyzioğlu, KTÜ Gemi İnşaatı ve Gemi Makineleri Mühendisliği Bölüm Başkanı Doç. Dr. Betül Saraç, KTÜ Deniz Ulaştırma ve İşletme Mühendisliği Bölüm Başkanı Dr. Umut Yıldırım, Trabzon Büyükşehir Belediye Meclis Üyesi Hasan Çebi ve Deniz Bilimleri Fakültesi öğrencileri katıldı.
Seminerde yaptığı konuşmada, deniz ticaretinin 1930’dan 1980’li yıllara kadar devlet kontrolünde yapıldığını, 2 sivil ve 3 askeri tersanenin bulunduğunu söyleyen Vehbi Koç, “1980’li yıllarda 1,5 milyonluk taşıma kapasitesi vardı. O güne kadar ülkemizi korumak adına atılan adımlar çok kıymetliydi. 80’li yıllarda serbest ticaret yaygınlaştı. 5-6 tersaneden bugün yaklaşık 90’lı rakamlara gelindi. 1,5 milyonluk taşıma kapasitesi bugünkü güncel rakamlarla 33,5 milyona ulaştı. 40 senede otuz katı oldu. Bu sene ihracat kapasitesini 220-230 milyar dolar civarında rakamlarla kapatırız. Ancak seneye 300’lü rakamları görür. Zaten 250 milyar dolar ve üzeri ihracat kapasitesine ulaşan ülkeler sınıf atlamış oluyor. Türkiye aydınlık yarınlara adım adım yaklaşıyor. Büyük Türkiye, bölgesel ve küresel güç olma noktasında köprüyü geçmek üzere” diye konuştu.
Türkiye’nin Kovid-19 salgınından dolayı dünya genelinde yaşanan krizi fırsata çevirdiğini öne süren Koç, “Jeopolitik konumumuz pandemiden ciddi anlamda olumlu etkilendi. 3 saatlik uçuş mesafesinde, 15 günlük seyir mesafesinde dünya nüfusunun yarısına havadan, karadan ve denizden ulaşabiliyoruz. Dünyada birçok havayolu şirketi iflas ederken Türk Hava Yolları (THY) pandemi sürecinde uçaklarını kargo taşımacılığında kullanmaya devam ederek önemli kar elde etti. Karada, havada ve denizde taşımacılığın öncü ülkelerinden biri olduk. Denizcilik bir ülke için oldukça önemlidir. Denizciliği bilen her şeyi bilir. Denizlere hakim olan her yere hakim olur. Ufkunuzu 2-3 kat arttırır. Cesaretlenirsiniz.” dedi.
Gemi sayısı ve trafik arttı
Konuşmasının devamında Kanal İstanbul’a değinen ve projenin gelecekteki kazanımlarından bahseden Koç, “Lozan Antlaşması imzalandığında sadece Meclis vardı, Cumhuriyet ilan edilmemişti. 24 Temmuz 1923’te Lozan imzalandı, 29 Ekim 1923’te Cumhuriyet ilan edildi. Montrö anlaşması ile boğazlarımızı güvence altına aldılar. Bu konularda Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarını rahmet ve minnetle anıyorum. Dünyada deniz ticaretinin kesintisiz olması lazım. Çanakkale ve İstanbul boğazları serbest geçiş statüsünde olan yerlerdir. Gemi geçti ülkenin bayrağını çeker ve serbest bir şekilde geçer. 2005’te bakanlık, boğazların ciddi tehlike altında olduğunu göz önünde bulundurarak bir karar aldı. Boğaz trafiğini çift yönden tek yöne düşürdü. Kazaların azalması ve önlenmesi noktasında işe yaradı. Ama trafiği yüzde elli yavaşlatmış oldunuz. Gemi sayısı arttı, trafik arttı. Sonrasında büyük tankerlerin gece geçişine müsaade edilmedi. 200 metrelik gemilere eskort alma zorunluluğu getirildi” şeklinde konuştu.
"Saatlerin hesabı yapılıyor"
İstanbul’un şehir içi trafiğinin artmasıyla deniz taşımacılığına olan yönelimin de arttığını kaydeden Koç, “Deniz taşımacılığında artık iki yaka birleşmiş durumda. Birçok vapur ve feribot hatları kuruldu. Karşıdan karşıya İstanbul halkının kullandığı bir trafik mevcut. Bir de, kuzeyden güneye balıkçılık, turizm spor amaçlı kullanması var. İstanbullu önce ne diyor? ‘Boğaz önce benimdir. Burası Panama Kanalı, Süveyş Kanalı gibi sonradan yapılmış bir şey değil. Karayı nasıl kullanıyorsam bu boğazı da o şekilde kullanıyorum. Bana hiç kimse boğazı kullanmayacaksın diyemez.’ Her ne kadar uluslararası kurallarda serbest geçişe mani olmasa da, hiçbir armatör, mal sahibi gemisini boğazın o hengamesine sokmak istemiyor. Kazasız, belasız bir şekilde bir an önce geçmek istiyor. Aradığı, tercih ettiği Panama ve Süveyş kanalları gibi sadece gemi seferi için kullanılan kanal. Gemi beklediği zaman tüccar zarar yazıyor. Hiçbir tüccar Marmara’dan Karadeniz’e geçerken bu hengameden gemi geçirmek istemez. Çünkü en küçük bir hatada, dümen takıldı, radardan biri çalışmadı wts görüyor. Römork geliyor, limandan adam çağırıyorsun, tekrar sıraya giriyorsun. Aldığın navlun gidiyor. Deniz ticaretinde malı en kısa sürede teslim etmek önemlidir. Teslim edeceksin ve bir sonraki navluna bakacaksın. Hiç kimse yolda izde para harcamak istemez. Burada saatlerin hesabı yapılır” ifadelerini kullandı.
"İşi bilmeyenler ideolojik konuşuyor"
“Marmara’dan Karadeniz’e sadece gemi geçişinin olması gerekiyor” diyen Koç, konuşmasını şöyle sürdürdü: “Vaktin ve zamanın varsa, riski ve tehlikeyi de göze alıyorsan boğazdan geçebilirsin. Düşünsenize, gemi akıntıya kapıldı, karşıdan 100 kişilik gemi geliyor. Çarpışma oldu. Ne olacak? Bunu mu bekliyorlar. Devlet aklı riski görür ve önlem alır. İstanbul Boğazı’nın 2-3 gün tıkandığını düşünürseniz, bunun faturası 30 milyar dolar olur ve hepimiz bunu alışveriş yaptığımız her yerde artan fiyatlarla öderiz. Ticaretin şeklini şemalini bilmeyenler ideolojik muhabbetler yapıyorlar. Oysa meslek erbapları var. Çağırırsın, konuşursun. Bunu bilmiyorsan konuşmaman lazım. Ben tüccarım. Malı en güvenli şekilde gemiyi karşıya geçirmem lazım. Nasıl yapacağım? Devletin bunu yapması lazım. Dünya ticaretinin önünün açılması, karşıya karşıya kaldığı bu devasa riskten kurtulması lazım. Devlet bu riski sıfırladığı zaman boğazlar tartışma konusu olmaktan çıkar. Devlet aklı böyledir. Türkiye Cumhuriyeti doğru olanı yapıyor.”
“İstanbullunun boğaza ihtiyacı var”
İstanbul Boğazı’ndan her gün ‘ramak kala’ denilen risklerle karşı karşıya gelindiğini belirten Koç, “Geçtiğimiz günlerde gerçekleşen kazada balıkçı teknesine çarptı. 2 balıkçı kardeşimiz vefat etti. Bunun bir yolcu motoruna çarptığını düşünebiliyor musunuz? Büyük geminin manevra kabiliyeti yoktur. Yapılması geçmiş dönemlerde de konu olmuştur. Maddi imkanlar dolayısıyla yapılamamıştır. Bunun yüzde 75’i doğal olarak zaten hazırdır ve Kanal İstanbul’un uzunluğu 45 km’dir. Süveyş Kanalı ve Panama Kanalı insan eliyle yapılmıştır. Serbest su yolu değildir. Çanakkale ve İstanbul Boğazı serbest su yoludur. Büyük devletsen onun alternatifini yaparsın. 20 milyon İstanbullunun İstanbul Boğazı’na ihtiyacı vardır. İstanbul Boğazı İstanbullularındır” diye konuştu.
Vehbi Koç, Mavi Vatan çalışmalarının öneminede değinerek projenin mimarı Emekli Tümamiral Cem Gürdeniz’in yakın arkadaşı olduğunu belirtti. Gazeteci-Yazar Arif AZAK’ın programın sonunda Emekli Tümamiral Cem Gürdeniz’in saçma sapan gerekçelerle yurt dışı çıkış yasağı olduğu için Mavi Vatan doktrinini Aralık ayı başında Fransa’da düzenlenecek Yunanistan Dışişleri Bakanınında katılacağı konferansta anlatamayacağını hatırlatması üzerine Vehbi Koç hukuki sürecin devam ettiğini belirtti.
Koç, öğrencilere mesleki tecrübelerinden bahsederken, üzerine çalışmaları ve öğrenmeli gereken konular hakkında da bilgiler verdi. Programın sonunda öğrencilerden gelen soruları yanıtlayan Koç, yaklaşık 2,5 saatlik sürenin ardından programı sonlandırdı.
Programın sonunda KTÜ Sürmene Deniz Bilimleri Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Muzaffer Feyzioğlu çiçek takdim edere konuşmasından ötürü teşekkür etti.
Vehbi Koç ise programın gerçekleştirilmesinden ötürü duyduğu memnuniyeti ifade ederek, dekanlığın belirleyeceği ihtiyaç sahibi 6 öğrenciye Piri Reis Denizcilik Vakfı olarak her ay burs sözü verdi.
Haber-video: Arif AZAK
Arakli Medya